Sayfalar

16 Mart 2014 Pazar

Sahi o kadınlar o gece nasıl uyudu?

Türkçe’de sevmediğim tabirlerin başında açık ara ile “evlat acısı gibi koydu” yer alır. Tabiri de sevmem, kullananı da. Hele hele bu lafı diyen, diyebilen kişi bir ebeveyn ise o kişi ile ilgili iyi bir şey bile düşünemem bir daha. Dünyada para pul ile alınabilecek herhangi bir şeyi “evlat acısıyla” kıyaslayabilmek nasıl bir zihnin ürünüdür aklım havsalam almaz. Hatta bu dünyada evlat acısı ile kıyaslanabilecek başka bir şey de yoktur bana göre.
 
Evet ölüm hepimize yazılmış, kaçışı yok; lakin binbir emek büyüttüğün can parçanı, evladını toprağa koymak, onu bir daha hiç göremeyecek, öpüp koklayamayacak olmak... Böyle bir acıyı hangi teraziye koyup, neyle tartabilir ki bir insan.

Yüreği kinle kapkara olmuş, kurumuş bir adam yavrusunun daha toprağı bile kurumamış bir anayı yuhalattı bu ülkede dün. Başka bir ülkenin meydanlarında ölmüş bir geç kızı kendine siyasi malzeme yapan zat, kendi ülkesinde fitilini kendi yaktığı olayların sonucunda hayatını kaybeden küçücük bir çocuğu terörist ilan etti. Daha pek çok kötü şey söyledi ama gözlerim doluyor, böğürerek ağlamak istiyorum aklıma geldikçe, yazamıyorum.
 
Onun dediklerine, söylediklerine, yalanına dolanına, hırsına, öfkesine, kinine, hepsine alışmış, yalama olmuştuk, artık hiç bir şeyine şaşırmıyorduk da o yuhalayanlar arasındaki kadınları görmekti en çok yüreğimi yaralayan. Hani can veren, çocuk doğuran, halden en çok anlaması gereken kadınlar.
 
Dokuz ana baba dokuz evladını verdi toprağa. Bir baba karısını da yitirdi peşi sıra. O insanların çocukları öldü ötesi var mı? Bir ailenin acısının diğerinden fazlası eksiği, bir evladın canı diğerinden önemli olabilir mi?
 
Kimilerine göre varmış ki yuhalattılar, eşlik edip yuhaladılar. Aynı sudan içmiştik ya sözde, ölümde bile böldüler, ötekileştirdiler bizi.
 
Bu ruh halini, bu öfkeyi, bu kini, bu nefreti anlamak istiyorum. Olmuyor, yapamıyorum. O insanlarla aynı havayı solumak içimi acıtıyor. Biri “ben o bilyeleri oraya niye koydular anlayamıyorum” diye kan kusarken Berkin’in acılı babasının “o bilyeleri mezarına oynasın diye koyduk” deyişi uykularımı kaçırıyor. Bu kadar kötülüğü, bu kadar vicdansızlığı, bu kadar adaletsizliği kaldıramıyorum.
 
Sahi o kadınlar, o gece başlarını yastığa koyup nasıl uyudu?

 

12 Mart 2014 Çarşamba

Çocuk sen ekmek almaya gitmiştin


Uyandım, güneş gitmişti. Günlerdir yirmi derecelere çıkarak mart ayında yüzümüze pembeler salan güneş yerini karanlık bir Almanya sabahına bırakmıştı.

Uyandım, Berkin gitmişti. 269 gündür direnen çocuk bedeni küçüldükçe küçülmüş bu yükü daha fazla taşıyamamıştı.

Hani bahar gelmişti, baharda çiçekler açardı, umut yeşerirdi, uyanırdı belki Berkin. Güzel olurdu her şey.

Sabah karanlıktı, hava soğuktu, Berkin yoktu, bahar gitmiş gün başlamadan bitmişti. Daha da kötüydü her şey.

***

Çocuk sen ekmek almaya gitmiştin. Vurdular, derin uykulara yatırdılar. Vuranı sakladılar, vurduranı aklayıp pakladılar. Ailenin acısını paylaşmayı bile çok gördüler.

Mantıklı, tutarlı hiç bir yanı olmayan kurmaca bir hikayeye "Kadının beyanı esastır" diyerek sarılanlar "annenin beyanını" kolayca görmezden geldiler. “Aneyyy, senin ayağın sakat , bir olay olursa koşamazsın, kaçamazsın, ben gideyim, hem sokakta arkadaş bulursam kahvaltıya getirebilir miyim?*” diyen sana dair türlü türlü hikayeler yazıp, kendi yazdıklarına inandılar. Kör kuyular kadar karanlık kalpleriyle gözünü kapadığın gün bile ailenin acısına acı kattılar.

***

Gencecik canları alanlar, tetiği çekenler, emri verenler, on dört yaşında ölmüş bir çocuğun ardından nefret saçan şeyler söyleyip yazan insansılar.. Siz ölmeyin e mi, siz hep yaşayın. Her gece rüyanızda Berkin'i görün, Ali İsmail'i görün, devlet zulmünden yitip giden diğer çocuklarımızı görün. Ne kadar yıkarsanız yıkayın çıkmayan kan içinde ellerle başlayın her yeni güne. Siz ölmeyin, her gün ölmek isteyip de ölemeyin e mi...

Ve Berkin... Umarım gittiğin yer güzeldir. Buralar öyle kötü ki...

Etiketler

#100.Yıl #29Ekim (1) #ağacımadokunma (1) #AilemizinGurusu (1) #anılar (7) #ArtRecreation (1) #ayrıyazılır (1) #bavulculuk (2) #benimadam (2) #BigSis (1) #bing #ai (1) #Caillou (1) #canımbabam (1) #coronatürmort (1) #Covid19Günceleri (3) #Dark (2) #dikkateksikliğisendromu (4) #doğruyazınkardeeeşim (1) #doğumgünü (3) #GameofThrones (4) #GeorgeR.R.Martin (5) #göçebe (6) #göçmenkadınlar (1) #gurbetçilik (7) #hemşire (1) #hemşirelik (6) #Hıdırellez (2) #içindenalmanyageçenyazılar (5) #İçindenAlmanyageçenyazılar (3) #içindenciddiyetgeçenyazılar (18) #içindenfilmgeçenyazılar (2) #içindenhüzüngeçenyazılar (1) #içindenistanbulgeçenyazılar (4) #içindenizmirgeçenyazılar (7) #İçindenMatrixGeçenyazılar (14) #içindenmizahgeçenyazılar (69) #içindenmutlulukgeçenyazılar (6) #içindenromanyageçenyazılar (2) #içindenşarkısözügeçenyazılar (31) #içindenşiirgeçenyazılar (17) #ileridönüşüm (2) #kafamaneredenesersekuşağı (5) #karantinahalleri (3) #Kayu (1) #kedigünlükleri (4) #kendimenotlar (8) #kim-olduğunu-bilirsin-sen (5) #küçükbirader (2) #küçükergen (9) #küçükkankam (7) #küçükördek (20) #lakap (1) #lost (1) #Marduk (2) #mercekbulut (1) #mim (10) #mindfulness (1) #mutluluk (2) #mylittlefeltstuff (4) #özürdilerimsezenaksu (1) #RIP (11) #seçmesaçmalar (1) #sevgiligünlük (1) #sevgililergünü (2) #SeziKalkavan (1) #soneryalçınlütfenbanakızma (1) #sonhavabükücü (2) #sonsuztemizlikdöngüsü (5) #şaşkın (41) #ŞaşkınınADHDGünlüğü (7) #ŞaşkınınAÖFmaceraları (10) #ŞaşkınınBayramÇelıncı (4) #şaşkınınsevgililergünüdileği (3) #şaşkınjunior (1) #şaşkınmutfakta (6) #tatil (1) #telekom (1) #uykusuzluk (1) #ValideSultan (18) #vallahidebunlarhepmizah (1) #yapayzeka (1) ArtRecreation (1)